Ne şampiyonluk yarışı, ne de kıran kırana ligde kalma mücadelesi beni bugünkü Beşiktaş maçı için heyecanlandıran. 1985 yılında Abant kampında bir kalp rahatsızlığı sonrası ölen ve her sene Kuyubaşı'ndaki mezarı başında anılan Sinan Alaağaç'ın yeğeni Sinan Ören dayısından emanet aldığı kaleci kazağını yine 1982'deki gibi bir Beşiktaş maçında teslim alacak. "Bu forma bana dayımdan emanet" diyordun ya Sinan unutma bir başka çift göz de izleyecek seni uzak diyarlardan ve gurur duyacak ismini senin sırtındaki o formanda görünce!
Ankara'da havanın 25C'ye ulaştığı bu güzel bahar gününe denk gelen 1 Nisan'ın gerçek anlamı Fool's Day değil II. İnönü Zaferidir. Aşağıda yazılı 3 telgraf da bu zaferin iki büyük lider tarafından tarih sahnesine yazıldığı belgeleridir.
Efendiler, düşman çekilirken Batı Cephesi Komutanı ile 1 Nisan günü yapılan yazışmalar, o günün duygularını tespit eden belgelerdir. O duyguları yeniden canlandırmak için, müsaade buyurursanız, o günkü yazışmalardan bazı telgrafları olduğu gibi okuyacağım :
Metristepe,1.4.1921
Saat 18.30'da Metristepe'den gördüğüm durum :
Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri dayanan ve artçı olması muhtemel olan bir düşman müfrezesi, sağkanat grubunun taarruzu ile düzensiz olarak çekiliyor. Yakından takip ediliyor.Hamidiye yönünde karşılaşma ve faaliyet yok. Bozöyük yanıyor. Düşman, binlerce ölüsüyle doldurduğu savaş meydanını silâhlanmıza terk etmiştir.
Batı Cephesi Komutanı İsmet Ankara, l.4.l921
İnönü Savaş Meydanında Metristepe'de Batı Cephesi Ko…
Bir kış akşamüzeri Kızılay Alışveriş Merkezi'nin Ankara'ya çok güzel bir yerinden bakan bu terasında çekilmiş çay bardaklı bir fotoğraf. Bir fotoğraf ama ardında 10 yılı aşkın geçen bir sürenin özeti. O şehirden ayrılacak olmanın üzüntüsü. Araba satılmış, işten istifa edilmiş, evdeki eşyalar dağıtılıyor. Veda yemeklerine katılıyoruz, yeni bir şehre ve yeni bir maceraya atılmanın planları yapılıyor. Bu fotoğrafı çektikten 1 sene kadar sonra tekrar gittim Ankarama. Çok acı bir hisle anladım ki evin, işin ve hayatının kurulu düzeni artık orada olmayınca Ankara o eski tadı artık vermiyor, ikinci günde yavan geliyor. Şu sokağında gezip şu köşesinde üşümüştüm diye kendini avutmaya çalışıyorsun olmuyor. Sonra ancak Behzat Ç. bölümlerinde gördükçe boğazına birşeyler oturuyor, onu da aşıyorsun ertesi gün çöl sıcağını iliklerine kadar hissedince.
Yorumlar
bir de header çok şahane olmuş hakkaten, ama açıklama cümlen okunmuyor be ziggy. benden söylemesi.
Bir de haftaya Eskişehir'de üniversite şenliklerine gidince daha da belli olacak. Menüde Volkan Konak var daha ne olsun :)