Duydum ki skorbordun içinde yaşayan amca bizi terketmeye meylediyormuş. O nostaljimizi de elimizden alıp elektronik skorbordu taktınız ya Cebeci İnönü'ye, TFF'ye kına yollamak farz oldu artık!!!
Ondan ziyade Hacettepe'nin Bankasya maçlarını Cebeci'de oynaması olabilir diye düşünüyorum. Federasyon Bankasya'nın marka değerine!! yakışmayan bu stad için böyle bir tadilat istemiş ve yardımda da bulunmuş galiba.
Evet federasyonun maddi yardımlarıyla koltuklarda takıldı stada.. Neylersin endüstriyel futbol bu yüzden kötü.. konumu itibariiyle çok ileriye gidemeyecek bi stad için skorbordunun o tarihi havasını bozmak yanlış bencede ama koltukların takılması iyi olmuş. Demirler ve oturak demeye şahit isteyen kornişten bozma yerler yüzünden oturulmuyordu.
Siz kornişlerden memnundunuz bizim o stadyumdaki finalden kalma hatıralarımız vardı. Arada gider yad ederdik. Şimdi köküne kibrit suyu dökmüşler. Ne desek boş bir yerde.
Bir kış akşamüzeri Kızılay Alışveriş Merkezi'nin Ankara'ya çok güzel bir yerinden bakan bu terasında çekilmiş çay bardaklı bir fotoğraf. Bir fotoğraf ama ardında 10 yılı aşkın geçen bir sürenin özeti. O şehirden ayrılacak olmanın üzüntüsü. Araba satılmış, işten istifa edilmiş, evdeki eşyalar dağıtılıyor. Veda yemeklerine katılıyoruz, yeni bir şehre ve yeni bir maceraya atılmanın planları yapılıyor. Bu fotoğrafı çektikten 1 sene kadar sonra tekrar gittim Ankarama. Çok acı bir hisle anladım ki evin, işin ve hayatının kurulu düzeni artık orada olmayınca Ankara o eski tadı artık vermiyor, ikinci günde yavan geliyor. Şu sokağında gezip şu köşesinde üşümüştüm diye kendini avutmaya çalışıyorsun olmuyor. Sonra ancak Behzat Ç. bölümlerinde gördükçe boğazına birşeyler oturuyor, onu da aşıyorsun ertesi gün çöl sıcağını iliklerine kadar hissedince.
Kadiy Amca'yı kaybedişimizin üzerine yazmışım en son iki ay önce. Demek ki iki ay içerisinde kişisel tarihime not düşecek önemde hiçbirşey olmamış. Yağız Ege büyümüş, evi taşımışım, sıcak Ankara yazında Esenboğa'ya hapsolmuş bir biçimde geçiriyordum günlerimi. Hiçbir şey yazamayacak kadar boş geçen günlerdi. Ta ki O'nu iki senenin ardından yıkık dökük Karanfil Sokak'ta görene kadar. Nasıl olmuş da 24 maddeye kadar Karanfil Sokak'tan bahsetmemişim hayret zaten. O'nunla hem de herşeyi anlatır gibi yıkık dökük bir Karanfil Sokak'ta sıcak bir Temmuz gününün akşamüstünde görüşmek en son isteyeceğim şeydi. Karanfil Sokak özeti çok güzel geçti. Yıkık ve viran.
Yorumlar