Baharda yine gelirim.
İki günlük İstanbul kaçamağının ardından dün geceden aklımda kalan aşağıdaki satırlardır.
Doğup büyüdüğün, adını nüfus kağıdında taşıdığın, ilk gençlik yıllarını yaşadığın şehri; o tatlı hatıralarda kalmış eski şehri-Eskişehir'i- bir gece vakti trenle geçmek. Belki de eski aşkların, eski dostların, yakın uzak akrabaların, komşuların uyuyorken gecenin zifiri karanlığında; bir garip transit yolcu gibi, birilerinden kaçar gibi... Tıpkı eski bir platonik aşkınla gidebilmek umuduyla yola çıkıp İstanbul'a yalnız gittiğin konferansa giderken yaptığın gibi. Sonra iç geçirmek "ilk" okulunu görünce tren hafiften süzülürken Hatboyu'ndan gecenin karanlığına doğru. Çok değil iki saat sonra yine mavi önlüklü çocuklar dolduracak o bahçeyi bilmeden gece bir başkasının o bahçeye tren camının ardından hüzünle baktığını. Yine simit oynanıyor mudur acep ilkokul bahçelerinde? Şimdi arkasındaki boş sayfaya not aldığım kitabın birinci tekil şahsıma uyarlanmış haliyle bitireyim bu gereksiz yazımı da. Baharda yine gelirim.
Yorumlar
*turkuaz ismine ve rengine ülkece sempati besliyoruz sanırım yalnız değilim :)
* boza olayına gelince hep sahlep gibi bir tat beklentisi içindeyim bir gün denemeyi ümit ediyorum =)
*turkuaz denince aklıma aynı isimle kurulan yeni havayolu ve onun dayanılmaz çilesi geliyor. almiyim! :)
*ben de 23 yaşıma kadar sahlep içmemiştim ama patates yiyemeyen kocca Fatih Sultan Mehmet'e göre iyi durumdayım. Ama Akman'ı tavsiye ederim :)