Bir tutam bayram notu...
*Başlığın bayram notları olduğunu bakmayın aslında buralara bayramın geldiğinden pek söz edilemez. Yazının başlığını Salı Radikalindeki Banu K. Yelkovan'ın yazısından çarptım. Bayram pek gelmemişti demiştim ta ki dün sabah "flood" halinde gelen toplu bayram mesajlarına kadar. Hazırcılık yapıp tek mesajı birçok kişiye göndermektense kişiye özel bayram mesajı atılmasından yanayım. "Yok benim öyle kişisel mesaj atamayacak kadar geniş bir feysbuk listesi kabarıklığında bir telefon defterim var" diyene de derim ki ben feysbuk kullanmıyorum.
*Arada böyle bu yığılmada takılıp kalan kuzenimin mesajı gibi sabah 5.35 gibi de gelebilir bu toplu mesajlarınız. Gerçi kuzenimin bunu rakı sofrasından atmış olması ihtimali de var ama ben trafiğe takıldığını düşünüyorum.
*Bayram sineması kuşağında dün Bank Job denk geldi Kanal D'de. Baktım ki 70ler Ankara'sından sonra 70ler Londra'sı da göze hoş geliyor. Nedir bu maziye olan hayranlık bendeki?
*Biraz da eski İstanbul diyip de Bond serisinden From Russia With Love izlemeli diyecem ama 1024kaplumbağasıyla bu film akşama anca biter. O zaman da maç girer. Futbol>Sinema!
*Geçen bayram sienbisie 12 saatlik bir Prison Break maratonu yapmıştı. Geçen pazar da abim bizim 11. bölümünü izlediğimiz Heroes'un televizyondaki ilk bölümü için attığı "Şimdi Heroes zamanı" başlıklı mesajdan sonra böyle diziyi filmi televizyondan takip etmenin ne kadar zor olduğunu farkettim. Bir kere sienbisie altyazı ekibi sürekli bir RTÜK baskısı altında ve bölümlerin takibi biraz daha geç. Bank Job gibi bir filmi biz yanlış hatırlamıyorsam Haziran gibi izlemişken o bilindik "Tevede ilk kez" kalıbıyla Aralık'ta duymak biraz şaşırtıcı. Sonra ben 12 saat altyazılı Prison Break izlesem evde annem, dışarıda bakkal altyazı geçecek diye beklerim. Yok ben orijinalinden takip ederim, fps nedir bilmem diyen Ademoğlu'na çok derin saygım var.
*Dün reklamda gördüğüm Kinder Sütdilimi Burçak'tan sonraki yeni favorim. Gerçi çayla denemek biraz garip oldu ama tadı harika. Marketlerde süt ürünlerinin yanında!
*Ev arkadaşım askerlik-bayram karışımı bir sebeple memleketine gittiğinden odasına yerleştim. Yeni gelin hesabı yerim dar geliyodu, yer açtılar ben de tuttum günlük yazdım. İlham geldi gibi bişey. Ayrıca bu odanın böyle toplandığını görse yemin ediyorum daha uğramaz bu eve!
*Akşam İzmir'den bir arkadaşla konuşuyordum mesenede. "İzmir çok soğuk, donuyoz" dedi. Hemen bahsi kapatmasını rica ettim. İzmir ve soğuk yanyana gelemeyecek kadar zıt şeyler. Varsın bizim hayalimizde sıcak yaz günlerindeki haliyle kalsın. Hayalimizde!
*Geçen gece sabaha kadar menecer oynarken Powertürk açık kalsın bari ses olsun dedim boş evde. Radyoda 25 saat boyunca aynı adam program yapıyor gibi birşey. Çalan şarkılar da hep aynı olunca sandım birisi kendi evinden yayın yapıyor. Ama böylesi amatörlük de olmaz ki. En azından haberleri okuyan kadınla değişmeli yapsınlar programları. Enayi miyiz la biz!
*Manga ve Emre Aydın'la sanki sadece "bir albüm gerisi tufan" türünden anlaşma yapılmış gibi. Bir de pek anlamam ama Emre Aydın'ın MTV En İyi bişey bişeyi seçilmesi hadisesi var. Türkiye'den katılım serbestse eğer işin içinde bir kolpa var gibi. Ama ayrıntısını araştıracak kadar meraklısı da değilim. Arada radyoda çalar dinlerim. Manga'nın o tek albümünü ben üniversite 1. sınıfta yurtta antika bir cd çalarda dinliyodum şimdi mezunum. Düşünün artık! Bir de böyle tek albümle oluyosa bu işler benim de bu müzik sektörüne giresim var.
*Bu "İşin içinde internet oylaması varsa Türk'ün olduğu yerde kolpa vardır" tezim pek yabancısı olmadığınız birşey. 2012 Yaz Olimpiyatları'nın Londra'da yapılacağı belli oldu, adamlar harıl harıl hazırlık yapıyorlar. Bizde hala e-posta zincirlerinde "2012 İstanbul için oy verelim" türünden salak çağrılar. Bir gudubet Olimpiyat Stadı'yla olmuyor bu işler be annem.
*Aslında daha yazasım vardı ama bitirişi de Atina'da meydana gelen olaylara şöyle netten bakarken denk geldiğim bir ifadeyle bitirelim. O ifadeye de gelmeden önce hemen karşı kıyımızdaki insanların 15 yaşındaki bir gencin polis tarafından öldürülmesine koydukları tepkiye değinelim. Bunun adına ister anarşi diyelim, ister barbarlık bu insanların bir ölüme karşı tepkiyi böylesine sert koyması ve bunun hükümetin tavırlarına karşı grevle birleşmesi ve ülke çapında bir tepkiye dönüşmesi iki toplum arasındaki farkı ortaya koyuyor. Daha grev, sendika, insan hakları ve bilimum konularda fırınlar dolusu ekmek yememiz gerektiğini belirtirken yazının burasına kadar gelen herkesin bayramını en içten dileklerimle kutluyorum.
1968 yılındaki olaylarda Alman öğrenci lideri Rudi Dutschke'nin söylediklerini aktarayım ve Cuma günkü Kayseri notlarına kadar veda edeyim.
"The extent of our counter-violence is determined by the amount of repressive violence employed by the ruling powers"
Yorumlar
ayrıca senin de bayramın kutlu olsun sevgili blog arkadaşım ziggyciğim :)