Kayıtlar

Ekim, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Vedalara alışmamalıyım!

Resim
**Esenboğa'dan bildiriyor. Ofisin camından yine yolcuların bir yerlere doğru hızlı hızlı koşuşturduklarını görüyorum. Her şeye olduğu gibi onların da arkalarında bakakalıyorum. Geçen günler, aylar ve yıllar gibi! Göz pınarlarımın kuruduğunu sanıyorum. Ağlayınca niye bu kadar acımaz da sanki ağrımış gibi oluyor mu sizin de gözünüz? Sevinçten değil ama üzüntüden, kederden... Dile kolay gecesiyle gündüzüyle 3 yılımızı geçirdiğimiz çok sevdiğimiz arkadaşlarımız işten çıkarıldılar. Gündüz bir abiyle yine konuşuyoduk. Gecenin bir yarısı sabahın körü uykusuz gelip, bağrış çağrış yolcularla, yolcu yakınlarıyla, uçuş ekipleriyle, güvenlik görevlileiyle, polislerle, aşçılarla şununla bununla uğraşıyorsak verdikleri 3 kuruş maaşın hatrına değil elbet? Nedir bizi çalıştığımız yere ya da okuduğumuz okula bağlayan? İnsan hikayesi... İnsan hikayesi. Aslı'nın bir şarkısıydı. Bu ara onu da bulmam lazım bir yerlerden. Nedir peki özütü bu insan hikayesinin? İş için, aş için binip bir uçağa taa Af

3 perdelik Ultraslan Tragedyası!!!

Resim
Tarih: 26.10.2008 Yer: Eskişehir Atatürk Stadı Misafir Takım Tribünü I. Perde Elle, kolla gol attılar sevindiler! II. Perde 4. golü yiyince.... III. Perde atkılar, formalar çantaya girdi!!!

Hoş geldin Eskişehirspor!

22 Nisan 1969'daki Foto Spor Haftalık Spor Dergisi, Sayı: 136, sayfa:3'den "Koltuk"da bir yabancı "Hoş geldin Eskişehirspor" Ergun Hiçyılmaz E mekliyorlardı, yürüdüler... Şimdi de koşuyorlar... Bu, büyümenin yüceliğe varışıdır. Bu katkısız, hilafsız kazanılmış bir savaştır. Göller, denizler kadar biriken terlerin sahalara yazdığı en büyük öyküdür bu. S üregelen mücadelenin liderlik tahtasına, bir silgi sürüldü artık. Kırmızı-Siyah renkteki bir tebşirin bıraktığı iz, o kadar kolay okunuyor k, : " ESKİŞEHİRSPOR". K azanılmış nice zaferler vardır. Belki bir kişiyle, belki bin kişiyle. Ama onlar, bunu sayısız kişiyle kazanmışlardır. Kimi terini, kimi cebindeki parasını, kimi de kalbindeki sevgisini vererek bu zafere koşmuşlardır. İ nancın, ereğin ve soylu bir çabanın ardından gelen, aslında tedirgin edici bir sondur. Gözler İç Anadolu'daki, bu " Anadolu Yıldızını" bir son değil, bir başlangıç olarak görmelidir hep. Ş imdi, Pors

Yine eski Es Es Ki Ki Ki bir şehre doğru..

Resim
"Biz bir kenti nasıl severiz..? Kenti asla sevmeyenlerin, onu bir zenginleşme aracı olarak görenlerin bozduklarına boyun eğerek mi..? Kentimize yabancılaşarak, yüz metre karelik, tartışmalı egemenlik alanımıza saklanarak mı..? Ankara'yı sevmek, Ankara Garı'ndan başlayan, bir zamanlar bütün günümüzü geçirdiğimiz, geceleri serinlediğimiz Gençlik Parkı'na, Küçük Tiyatro'nun bulunduğu binalar topluluğuna, oradan operaya, kısacası Ankara'yı Ankara yapan tüm mekânları... rant ekonomisine, belleksiz toplum yaratma girişimlerine karşı savunmak değil midir..? Ankara Garı, yalnızca Ankara'nın değil, tüm ülkenin tarihinin bir parçası. Tıpkı Haydarpaşa Garı gibi...Birkaç kişinin tasarrufuna bırakılmayacak kadar değerlidir tarih..." (Zerrin Taşpınar, Ankara Ekspresi, 1 için özel yazısından) Öncelikle yazımıza Eskişehir seferlerimizin başlangıç noktası ve Ankara'nın mimari açıdan en güzel başyapıtlarından/giriş noktalarından olan ve şimdi ismini hatırlayamadığım

Es Es Es Ki Ki Es Ki Es Ki ES

Resim
Galibiyetin ve içtiklerimin etkisi altındayım, sarhoşum! Kayseri'den Ankara'ya, Konya'dan Erzurum'un Şenkaya ilçesine kadar kalbi sadece siyah-kırmızı çarpan her bir yürek için bu gece mutlu sona erdi. Çok not düşesim yok ama ilerde dönüp baktığımda hatırlamak istediklerimi aşağıya kopyalayayım. Maçı izlediğimiz Keremeyle'de demlenen Genç Osman oyunundaki tiyatrocu abilerimizden özür dileyeyim. Belki konuk olur gelir belli olmaz... Alakası yok ama alttaki resim de Eskişehir'de İsmet İnönü Caddesi'nde çekilmiş. Soldaki gerçek teyze muhabbete yabancı kalmış! 4-2'yi konuşuyolar! Anam şehir yıkıldı resmen! Taraftar forumlarından alınmıştır; 1)Yer : Erzurum'un Şenkaya ilçesinin Akşar köyü. Mekan :Çevre köylerde lig tv bulunan tek kahve. Ortam : ESES'li Ufuk,Gs li 30-35 kişi,birde fenerli ama ESES sempatizanı kahveci Muhammer abi. Maç sonu : Hakem düdüğüyle yangın yeri gibi anında kahve boşalır ama son çıkan terbiyesizlik yapıp Tv'yi kapatır,kahvec

Futbol Dilencisi Junior'ın Haftasonu Notları...

Resim
Evet İbrahim Altınsay abimizin dört dörtlük köşesinin ismine yaraşır bir haftasonu geçiren Futbol Dilencisiyim. Futbol Dilencisi bir babanın oğluyum. Nedir ki trende formasıyla, kış günü atkısıyla, iş elbisesinin bir kenarında ESES rozetiyle gördüğünüz bu Futbol Dilencisi'nin istediği? Bugün görüp teftiş ettiğim kadarıyla tribüne el-ele gelmiş çiftler, babasının kucağında veya yanındaki koltukta maça tercihan bir formayla gelmiş minikler, bir sallama çay, bir yarım ekmek inegöl köfte, barkodu yırtılmış ve üzerine maçın skoru ve gollerin sahipleri yazılmış hatıra bir bilet, İzmirlilerin o kendilerine has herşeyi isimlendirme hastalıklarıyla bir gazete kağıdından külahta "çiğdem". İşte bütün bunlar güzel futbolun yanı sıra biz dün Bursa bugün Ankara gezen Futbol Dilencilerini ve onların oğullarını mutlu etmeye yarayan faktörlerdir. Federasyondan ve Emniyet güçlerinden naçizane ricam keyfimize daha da keyif katacak bu çay mevzdu konusunda tribünde satış yapan saygıdeğer abil

Canım istedi aldım...

Resim
Bi de utanmadan masanın üzerine koyup resmini çektim. Farid abiye taktım yine bu ara. Daha da değişen bişey yok. Son tutkuyu da yiyip gitmem lazım şimdi!

Esenboğa Manzaraları #4

Resim
Yine döndüğümüz kürkçü dükkanımız, tezek kokan biriciğimiz Esenboğa'dan manzaralar Birdenbire döktüren yağmurdan Kıprıs'a kaçarak kaçmaya çalışan bir A-321 :) Ankara'da yağmur var, Viyana'da hava nasıl, üşür müsün? Bu LAA ve LAB ikizlerini de yağmurda hazır yıkansınlar diye dışarı çıkardılar kesin :) TC-ARD. Dün sabah hava ne kadar da güzeldi oysa!

Dışkapı Postası#3

Resim
Yeni geline oyna demişler; "Yerim dar" demiş. Yer açmışlar, "Yenim dar" demiş. İlk duyduğumda anlamamıştım. Yen giysi kolu demekmiş. Oynamak istemedikten sonra size bahane çok. O hesap eskiden yazacak materyalim yok yazmam diyordum. Şimdi not defterim dahil herşeyimle bir "kayıt" yapmaya hazırım. Blogger'ın Türkçe menülerinde bir düzenlemeye gidildiği kesin. Ama "Kumanda Paneli" deyince akla uzay mekiği gelmiyor değil hani. Dışkapı Notları'na Eskişehir resmiyle giriş yapmak biraz abes oldu ama daha Eskişehir'den geleli fazla olmadı o yüzden hala Kalabak suyunun etkisindeyim. Eskişehir'den aklımda kalan birkaç tane daha konu var, onlarla ilgili de yazacağım sonra yine bir bahtı kara tüm mevcudiyetimizle Ankara'ya teslim olacağız elbet. -Eskişehir'den devam edersek yine geçen hafta pazar akşamı tribündeyken saat 20.45 gibi inişe geçen Türk Hava Yolları'nın İstanbul-Eskişehir seferini yapan uçağını görmüştüm. Görece küçük

Randy Hickey'den inciler, seçmeler, saçmalar...

Resim
Taxi Driver E.T The Elephant Man Doğruları söyleyen kukla Moli Randy'yi rezil ederken!

Ekim'de ayrılacağım Eskişehir'den

Resim
Elif Şafak'ın Med Cezir Yazıları kitabındaki "Eylül'de ayrılıyorum İstanbul'dan" yazısından esinlenilerek yazılmıştır. Şimdi en güzel demleridir Adalar'ın. Yaz yorgunu bedenlerimiz sürüklemiştir bizi bu bozkırın ortasındaki eski bu şehrin bol sararmış yapraklı bu hazan Ekimine. Ve yine böyle yağmurlu, kasvetli bir Ekim günü ayrılacağım Eskişehir'den gözlerim nemli kirli bir vagon penceresinin ardında. Oysa ki şehir yeni yüzlerin ve yeni koşuşturmacaların tam da orta yerindedir şimdi. Bağlar geçidinden kampüse, İstasyon köprüsünden o devasa alışveriş merkezine bir hareketlilik başlamıştır çoktan. Cıvıl cıvıl gençler kaplamıştır kaldırımları. Onlar değil miydi daha dün ikinci el eşya satan yerlerde garip bir koşuşturma içerisinde gördüğüm. Oysa ne kadar da yabancı gelmişti bu koşuşturma. Özenmedim desem koca kuyruklu bir yalan. Ocaklarında sıcak ev yemeği pişen birer evi artlarında bırakıp bu garip diyara gelen bu öğrenciler hepsi çoktan ayak uydurmuşlar bu

Bir kampüsün düşündürdükleri...

Resim
1987 yılından beri günü gününe bir ece ajandası tutan ve bunu hiç sektirmeden sürdüren bir babanın oğlu olan benim bu kadar az yazabiliyor olmam beni de hayretler içerisinde bırakmakta. İleride bu ajandalar üzerinden yakın geçmişimize bakan bir deneme, bir kitap, bir film falan yapmaya kalksam tutar mı acaba? Kendimde köşeyi erken dönmeye and içmiş zıpır adam havası gördüm. Anca elime alır okur, eski günleri yad eder sonra da bırakırım. Konumuza dönersek pazar günü akşamından beri sürdürdüğüm internet/kitap odaklı ev kediliği şeklinde geçen tekli komün hayatımı bitirmiş durumdayım. En son pazar günü maçtan geldiğimden beri zorunlu birkaç durum için adımımı sokağa atmamaya niyetliydim. Çünkü biliyordum ki beni bu güzel havalar mahvedecekti. Sonunda ne mi oldu? Şu ciğercilerde ne varmış diye bir bakayım diye kampüs kedisi misali Anadolu Üniversitesi'nin Yunusemre Kampüsü'ne doğru yollara koyuldum. "Biraz kampüs havası alayım da kendime geleyim" değildi niyetim. Zaten is

Başımız sağolsun...

Noktasına virgülüne dokunmadan pesindeyiz.blogspot.com'dan alıntıladım. fazla diyecek birşey bırakmamış yazar, bana ellerine sağlık demek düşer. Demin inflack "ne yazsam popülist olacak" demiş ama iğneyle çuvaldız saklandıkça gerçekler acıtmayacak. şehitliğin yine hayatta her şeyi az olanlara verildiği bir saldırı daha yaşadık. şehit ailelerine haberlerden gazetelerden internetten baktığımda gördüğüm hiç bir zaman değişmeyen manzara. şehit olanların özelikleri; - paraları azdı; çok olsa o sürgün yerlerinde askerlik yapmazlardı. - "tanıdık"ları azdı yada hiç yoktu; olsaydı bir torpille merkezi bir yerlerde olabilirlerdi. - eğitimleri azdı; hiç olmazsa kıytırık da olsa bir üniversite eğitimine sahip olsalardı muhtemelen kısa dönem askerlik yapacaklarından orada olmazlardı olsalardı da asteğmen olarak bulunurlardı, belki yine ölürlerdi ama arkalarından daha çok ağlanır daha çok gözyaşı dökülürdü "vatanın beyinleri, geleceği öldü" diye. insan üniversite me

Bir hilal uğruna...

Resim
Yine postbayram trajedisinden ve yorgunluğundan kalma bir havayla kürkçü dükkanlarımızın ilk şubesi olan Eskişehir'e geldim. Yukardaki resim pazar gecesi Germanwings uçaklarından Sttugart'a gidenin ekonomi sınıfına ait. Gördüğümüz gibi bayram sonrası doluluk biraz da olsa artmış. Ben de o gecenin sabahında trende kalan son boş koltuğu alarak Başkent Ekspresi ile Eskişehir'e gelmiş bulunmaktayım. Neyse ki demiryollarında, çoğu havayolunda olduğu gibi son koltuğun parasını ödeyen diğerlerinin salata parasını da öder uygulaması yok. Normalde 70€ civarında bir rakamla kurtulabileceğiniz Germanwings ESB-DTM/CGN/STR uçuşlarında sona kalan dona kalır diyerek son koltuklara kalırsanız insafsız sistem size yaklaşık 350€ civarında bir rakam çıkarabiliyor. Sonuçta son 10 bileti alan yolcu ilk 10 bileti alan yolcunun biletlerinin ödenmesinde de katkısının olduğu su götürmez bir gerçek. Eskişehir'e gelip de ESES maçına gitmemek olmaz tabi. Yağmurlu bir günün akşamüzerinde çıkıyorum

Postbayram tragedy!

Resim
İki günlük uzun mu uzun soğuk mu soğuk aradan sonra krallar ve kralcılardan kaçtım yine, yeni, yeniden günlüğümdeyim. Çok az yazıyorum demiştim ya dün Eskişehir'den geldiğimden beri yarın bilgisayarın başına geçince ne yazsam neyi not düşsem diye düşünüyorum. Aslında başımdan geçen mutlu, mutsuz birçok şey var ama bir yerden sonra klavyenin başında kilitlenip kalıyorum. Galiba nereye varacağını bilmeden direkt olarak çalakalem girişmek. Yukardaki resim dünkü Dortmund uçağının ekibinin yapmış olduğu terbiyesizliği göstermekte. İnsan daha yolcu uçağa binmeden kapıları kapatır mı? Yüzsüzlüğün de böylesi! Yapmış oldukları planlama hatası yüzünden sabah 6da uçuşlara açılan Dortmund havalimanına erken gitmemek için her gece aynı muhabbet. Her seferinde 15 ila 20dakika gecikme. Hayır yolculara yaşadıkları şehrin havaalanının kapalı olduğunu anlatmak tam bir işkence. Alttaki resimden de gördüğümüz gibi kokpiti bile boş bırakmışlar. Akıllara FD'nin "Uçaaaaaak, beni de al götür uzak