Futbol Dilencisi Junior'ın Haftasonu Notları...


Evet İbrahim Altınsay abimizin dört dörtlük köşesinin ismine yaraşır bir haftasonu geçiren Futbol Dilencisiyim. Futbol Dilencisi bir babanın oğluyum. Nedir ki trende formasıyla, kış günü atkısıyla, iş elbisesinin bir kenarında ESES rozetiyle gördüğünüz bu Futbol Dilencisi'nin istediği? Bugün görüp teftiş ettiğim kadarıyla tribüne el-ele gelmiş çiftler, babasının kucağında veya yanındaki koltukta maça tercihan bir formayla gelmiş minikler, bir sallama çay, bir yarım ekmek inegöl köfte, barkodu yırtılmış ve üzerine maçın skoru ve gollerin sahipleri yazılmış hatıra bir bilet, İzmirlilerin o kendilerine has herşeyi isimlendirme hastalıklarıyla bir gazete kağıdından külahta "çiğdem". İşte bütün bunlar güzel futbolun yanı sıra biz dün Bursa bugün Ankara gezen Futbol Dilencilerini ve onların oğullarını mutlu etmeye yarayan faktörlerdir. Federasyondan ve Emniyet güçlerinden naçizane ricam keyfimize daha da keyif katacak bu çay mevzdu konusunda tribünde satış yapan saygıdeğer abilerimizin büfelerine semaver getirebilmelerine izin verilmesidir. Her ne kadar o semaveri gördüğümüzde aklımıza Sait Faik'in Semaver'i gelecek ve içimiz Ali ve annesinin hikayesiyle cız edecekse de semaverde içilen çay ve güzel futbolla hayatımızın bu beyhude geçen pazar gününe büyük anlamlar katmamıza vesile olacaktır.



Dün Esenboğa'nın en üst katındaki İngiliz tarzı döşenmiş barına utana sıkıla gidiyorum. Acaba Lig Tv açarlar da biz de bu uçak-yolcu-bagaj üçgeninden kurtulup ESES'e ekran başından bile olsa destek verebilir miyiz diye? Az önce babamla konuşmuşum telefonda Altıparmak'tan Bursa Atatürk Stadı'na doğru yönelmekte. "Yarın da sana misafirim!" Futbol Dilencilerinin bu serüveni bugün Bursa'da, yarın Ankara'da. Tıpkı 4 hafta önce olduğu gibi maçı beraber izlemek vardı ya beni bekleyen yolcularım ve uçaklarım olacaktır. Sonra o Esenboğa'nın iniş kalkış trafiği arasında, arada gözlerim pistteki ve taksideki trafiğe de takılarak maçı izliyorum. Dakika 11'de geçen hafta Kocaelispor karşısında galibiyeti getiren golün asistini yapan Bülent Kocabey, üçlükçü Serdar'ın arapasıyla hareketlendi ve ilk golümüzü attı. Yarının bitimine yakın da Youla güzel bir depardan sonra ceza sahası içerisinde yerde kalınca kazanılan penaltıyı gole çevirdi ve biz Bursa deplasmanında 2-0 öndeydik. İkinci yarı Bursa'nın oldukça etkili oyunuyla başlıyor ama golü ancak 84. dakikada bulabiliyorlar. Bizim de kontrataklarda golün ucuna gelmemiz ve Anderson'un saç baş yolduran oyunu. Neyse ki herhangi bir kaza olmadan 2-1 alıyoruz Bursa maçını ve takım da 3 puana alışıyor. Yine siyahın kırmızının gerek tribünde gerekse kilometrelerce uzakta ekran başında takipçisi binlerin haftasonunu mutlu geçirmelerini sağlayacak bir güzel galibiyet. Fortiz kupasında da gruptaki rakibimiz Bursaspor'a verilmiş bir gözdağı bu galibiyet aslında. Müzemize ikinci bir Türkiye kupasına doğru uzanan yolda bunun kopyası bir Bursaspor galibiyeti için yine yollara düşeceğiz haftaya kutsal topraklarımıza doğru belki de.




Ve Futbol Dilencisi babamın BursAnkara serüveni. Tren-otobüs ikilisinde iki günde 800 kiloemtreye yakın yol! İşte böylesi bir serüven aslında bizimkisi. Sadece sahada desteklediğimiz takım değil elbet, Gençler'in renklerine de az da olsa gönül vermişizdir az çok. Belki de Tanıl Bora'nın serüveninin hatrına Gençler kombinesi almışızdır. Benden daha kıdemli bir Futbol Dilencisi olduğu için babamı kombine biletle Maraton tribününe gönderirken oldum olası sevemediğim Kale Arkası tribününe yöneliyorum. Aslında yığılmanın olduğu o belirli yerlere oturunca bu "ekonomik" tribün bile insana sahadaki maçın tadını ziyadesiyle veriyor. Maç 5dakkadaBeşiktaş değilse de 13 dakkada 0-3 oluyor. Gençler'in bulduğu penaltı golü ancak skoru belirliyor 1-3. Kızılay'da GeSe-Trabizon maçını da bir yerlerde izleyip Futbol Dilencisi babamı Anadolu Ekspresi'ne emanet ederken kendim eve gelip demleme çay eşliğinde bu satırları karalıyorum o son sürat geçiyorken Polatlı'yı.

Son olarak kıyısından bir Gençlerbirliği tribünü sakini olarak insanın bu taraftarın haline acımaması kaçınılmaz. Çok naif ve karşı tribünle sanalda-gerçekte uğraşmayan bu efendi topluluk bugünkü maçta tam bir Bizans kuşatması altında idi. Her yanlarını saran Bejekeli taraftarlara yine iyi sabır ettiler. Bütün Anadolu kentlerinin aksine Ankara'da tribünler hiçbir maçta evsahibi takım taraftarı ile dolmaz ve bunu fırsat bilen Üç Eziklerin taraftarları da parayı basarak alabildiğine doldururlar 19 Mayıs Stadı'nın kendilerine ayrılmayan tribünlerini. Aşağıdaki resimde görülen bu cefakar Gençlerbirlikli taraftar kitlesine bir yoldaşları olarak en derin sevgilerimi sunarak bu "kaydımı" da bitiririm.

PS: Biterken Vega'dan Ankara'yı çaldırıyordum! Sırf bu şarkı ve Yılmaz Erdoğan'ın Ankara şiiri anlam kazansın diye artık kar ya da şarkıdaki adıyla "şekerli kar" yağsın istiyorum. Çok bencilim ama sen "İster özle yok istersen hiç hatırlama!"



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Başımız sağolsun...

Şehir Eskişehir'dir!

Dışkapı Postası#2