Dışkapı Postası#5
Buyrun Dışkapı'nın anahtar deliğinden görünen hayatın 15.4" renkliliğine!
Önce bir çay alayım izninizle :)
-En güzel şekerlik küp şeker kutusunun kendisi! Doğal bir kere.
-Türk Telekom'a komşuyuz, 4096bit net kullanıp ayda 89yetele yatırıyoruz. Odanın camını açsam bahçelerine tükürebilirim ama internet bu akşam bir başka sorunlu!
-Her eve çıktığım kader yoldaşımı asker ocağına gönderiyorum. TSK ile gizli bir anlaşmam varmış gibi. Tabi bu seferki şartları biraz daha zorlayıcı. Kasım başı itibarıyla part-time oldum ve yarı işsiz durumdayım. Bu şartların beni sonuçta Ankara'dan mahrum bırakıp Eskişehir'e dönmeye zorlaması seçeneği geldikçe aklıma bir kötü oluyorum sormayın. Gün gelir de Ankara'dan ayrılmak zorunda kalırsam bu benim için gerçekten zor olacak ve sanırsam dönüşlerimin hep Ankara'ya olması için çabalayacağım. Aslına bakarsam ne bir kadın var beni Ankara'ya bağlayan ne de öyle dolu dolu sosyal bir yaşam. Yine de bir kasım akşamsüstü Kızılay'da aylak aylak atılan bir turun zevkini, Ziya Gökalp'te arabacıdan yediğim tavuklu pilavı ve Ulus metrosundan çıkıp 19Mayıs'a maça gidip dönüşte Ankara Garından Raillife kapıp eve dönüşte çayla Haydar Ergülen'in yazısını okumayı başka birçok şeye değişmem!
-Aylak aylak dedim de iki gündür Kızılay'a sinemaya gitme niyetiyle çıkıyorum evden. Tam 4 gösterisi başlamış oluyor Büyülü'de Mustafa için gişeye vardığımda. Vazgeçip iki turlayıp geri geliyorum eve. Arada film hakkında onca şey okudum ve sanırsam büyüsünü kaçırmaya başladım. Oysa ne kadar takdir ediyordum Lost izlemeyen gizemli insanları. Tam "Yarın ilk gösterime bilet alıyorum" diye geçiriyordum içimden, bir arkadaşın yerine yarın Esenboğa'ya işe gitmem gerek. Kaderin cilvesi!
-Sadık okuyucularım takip etmişlerdir, birkaç arkadaş işten çıkartıldı ve ben de part-time olarak devam ediyorum Esenboğa'daki komün yaşantıma. Artık hiç eskisi gibi tat vermiyor. Resmen ayaklarım geri geri gidiyor o servise giden yolda. Zaten işe vardığımda da eski tadı almadığımın farkındayım. Sevdiğim arkadaşlarım yok, günler kısa geceler uzun, eski curcuna yok, aldığım maaş az. Şükretmeyi hatırlamalı arada insan!
-Eskişehir'de Atatürk Stadı'nda oynanan her Eskişehirspor maçı sırasında anonsları yerel radyoların birisinden tandığımız bir kadın programcı yapıyordu. Her anonsunda kendimi bu 15 bin insanla birlikte radyo programına katılmış gibi hissediyordum. Abla anonsu bitirince de kendi kendime radyonun müziğini yapıyorum. Radddyo Ses! :)
-Eskişehir dedim de her gün sektirmeden internetten takip ettiğim yerel gazetesinin birinin hiç sevmediğimi köşe yazarı her seferinde güzel bir şiir alıntılıyor. Ben de ondan alıntılıyorum. Edip Cansever'in Seni Günlere Böldüm adlı şiirinden geliyor tüm tek taraflı sevenler için;
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi
Durduracağım karşında.
-Tek karşı koyulmaz, yarı yolda bırakmaz kara gecelerimizin siyah-kırmızı doğan güneşi biriciğimiz Eskişehirspor yarın Tokat'ta Fortiz kupası 2. maçına çıkıyor. Ankara'dan talihsiz bir yenilgile gönderdiğimiz takımı seyretmenin bedeli 100YTL! Böyle pahalı bir alanda dilencilik olmaz olsun! Futbolu bırakıp sahici sokak dilenciliği yapacam o olacak sonunda!
-Yan odadan FIFA07 oynayan arkadaşın sesi geliyor;
Penaltı hoca, Penaltı hoca. Senin A.Q ben!
-Bir çay daha alıp ev arkadaşıma bir daha küfrederse sokağa atacağımı hatırlatıp geleyim!
-Google Chrome'dan sonra Explorer'ı kullanmak tam bir işkence.
-Futbol Dilenciliği sadece tribünlerde olmuyor elbet. Pazar akşamı derbiyi Kızılay'da simitçiden bozma bir yerde, az önceki Trabzonspor-Beşiktaş maçını da görece daha nezih bir mekanda izledim. Toplu olarak maç izlenen yerlerde insanları tarafsız gözle izleyerek futbola daha da bağlanabilirsiniz. Ama insanların gülmeyi bu kadar garip karşılaması da ilginç. Her maçta elbet gülmenize veya kahkaha atmanıza sebep olacak olaylar olabilir ve siz de tepki verirsiniz. Hele benim gibi tarafsız gözle izlediğiniz maçlarda. Tamam ortam gergin olabilir falan ama gülen insana da o kadar kötü bakılmaz ki!
-Karanfil Dost'u sadece buluşma mekanı olarak belirlemeyi düşünüyorum. Haybeye girip 40yetele vererek iki kitap alarak çıktım. Benim gibi yarım işsiz birisi için bütçeye açılmış koca bir delik. Bundan gayrı sağ cenahta okumakta olduğum kitabı göreceksiniz. Ayarlayabilirsem tabi!
-Bütçe dedim de geçen sene Meclis'te Bütçe görüşmeleri bir hayli renkli geçmişti. Bu sene bütçe yapılıp bitti mi acaba?
-Son olarak da kapanışı modern çağda Trabzon'da mahsur kalmış Robinson Crusoe Egemen Korkmaz yapsın. Ligin en karizmatik defans oyuncusu seçtim ben bu adamı!
Önce bir çay alayım izninizle :)
-En güzel şekerlik küp şeker kutusunun kendisi! Doğal bir kere.
-Türk Telekom'a komşuyuz, 4096bit net kullanıp ayda 89yetele yatırıyoruz. Odanın camını açsam bahçelerine tükürebilirim ama internet bu akşam bir başka sorunlu!
-Her eve çıktığım kader yoldaşımı asker ocağına gönderiyorum. TSK ile gizli bir anlaşmam varmış gibi. Tabi bu seferki şartları biraz daha zorlayıcı. Kasım başı itibarıyla part-time oldum ve yarı işsiz durumdayım. Bu şartların beni sonuçta Ankara'dan mahrum bırakıp Eskişehir'e dönmeye zorlaması seçeneği geldikçe aklıma bir kötü oluyorum sormayın. Gün gelir de Ankara'dan ayrılmak zorunda kalırsam bu benim için gerçekten zor olacak ve sanırsam dönüşlerimin hep Ankara'ya olması için çabalayacağım. Aslına bakarsam ne bir kadın var beni Ankara'ya bağlayan ne de öyle dolu dolu sosyal bir yaşam. Yine de bir kasım akşamsüstü Kızılay'da aylak aylak atılan bir turun zevkini, Ziya Gökalp'te arabacıdan yediğim tavuklu pilavı ve Ulus metrosundan çıkıp 19Mayıs'a maça gidip dönüşte Ankara Garından Raillife kapıp eve dönüşte çayla Haydar Ergülen'in yazısını okumayı başka birçok şeye değişmem!
-Aylak aylak dedim de iki gündür Kızılay'a sinemaya gitme niyetiyle çıkıyorum evden. Tam 4 gösterisi başlamış oluyor Büyülü'de Mustafa için gişeye vardığımda. Vazgeçip iki turlayıp geri geliyorum eve. Arada film hakkında onca şey okudum ve sanırsam büyüsünü kaçırmaya başladım. Oysa ne kadar takdir ediyordum Lost izlemeyen gizemli insanları. Tam "Yarın ilk gösterime bilet alıyorum" diye geçiriyordum içimden, bir arkadaşın yerine yarın Esenboğa'ya işe gitmem gerek. Kaderin cilvesi!
-Sadık okuyucularım takip etmişlerdir, birkaç arkadaş işten çıkartıldı ve ben de part-time olarak devam ediyorum Esenboğa'daki komün yaşantıma. Artık hiç eskisi gibi tat vermiyor. Resmen ayaklarım geri geri gidiyor o servise giden yolda. Zaten işe vardığımda da eski tadı almadığımın farkındayım. Sevdiğim arkadaşlarım yok, günler kısa geceler uzun, eski curcuna yok, aldığım maaş az. Şükretmeyi hatırlamalı arada insan!
-Eskişehir'de Atatürk Stadı'nda oynanan her Eskişehirspor maçı sırasında anonsları yerel radyoların birisinden tandığımız bir kadın programcı yapıyordu. Her anonsunda kendimi bu 15 bin insanla birlikte radyo programına katılmış gibi hissediyordum. Abla anonsu bitirince de kendi kendime radyonun müziğini yapıyorum. Radddyo Ses! :)
-Eskişehir dedim de her gün sektirmeden internetten takip ettiğim yerel gazetesinin birinin hiç sevmediğimi köşe yazarı her seferinde güzel bir şiir alıntılıyor. Ben de ondan alıntılıyorum. Edip Cansever'in Seni Günlere Böldüm adlı şiirinden geliyor tüm tek taraflı sevenler için;
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi
Durduracağım karşında.
-Tek karşı koyulmaz, yarı yolda bırakmaz kara gecelerimizin siyah-kırmızı doğan güneşi biriciğimiz Eskişehirspor yarın Tokat'ta Fortiz kupası 2. maçına çıkıyor. Ankara'dan talihsiz bir yenilgile gönderdiğimiz takımı seyretmenin bedeli 100YTL! Böyle pahalı bir alanda dilencilik olmaz olsun! Futbolu bırakıp sahici sokak dilenciliği yapacam o olacak sonunda!
-Yan odadan FIFA07 oynayan arkadaşın sesi geliyor;
Penaltı hoca, Penaltı hoca. Senin A.Q ben!
-Bir çay daha alıp ev arkadaşıma bir daha küfrederse sokağa atacağımı hatırlatıp geleyim!
-Google Chrome'dan sonra Explorer'ı kullanmak tam bir işkence.
-Futbol Dilenciliği sadece tribünlerde olmuyor elbet. Pazar akşamı derbiyi Kızılay'da simitçiden bozma bir yerde, az önceki Trabzonspor-Beşiktaş maçını da görece daha nezih bir mekanda izledim. Toplu olarak maç izlenen yerlerde insanları tarafsız gözle izleyerek futbola daha da bağlanabilirsiniz. Ama insanların gülmeyi bu kadar garip karşılaması da ilginç. Her maçta elbet gülmenize veya kahkaha atmanıza sebep olacak olaylar olabilir ve siz de tepki verirsiniz. Hele benim gibi tarafsız gözle izlediğiniz maçlarda. Tamam ortam gergin olabilir falan ama gülen insana da o kadar kötü bakılmaz ki!
-Karanfil Dost'u sadece buluşma mekanı olarak belirlemeyi düşünüyorum. Haybeye girip 40yetele vererek iki kitap alarak çıktım. Benim gibi yarım işsiz birisi için bütçeye açılmış koca bir delik. Bundan gayrı sağ cenahta okumakta olduğum kitabı göreceksiniz. Ayarlayabilirsem tabi!
-Bütçe dedim de geçen sene Meclis'te Bütçe görüşmeleri bir hayli renkli geçmişti. Bu sene bütçe yapılıp bitti mi acaba?
-Son olarak da kapanışı modern çağda Trabzon'da mahsur kalmış Robinson Crusoe Egemen Korkmaz yapsın. Ligin en karizmatik defans oyuncusu seçtim ben bu adamı!
Yorumlar